Bentley Lüksün Geleceğini Zanaatkârlıkla Şekillendiriyor
Bentley, dijitalleşmenin hızla yükseldiği bir dönemde bile lüksün özünü kaybetmemeye kararlı. Markanın CEO’su Dr. Frank-Steffen Walliser, lüksün yalnızca teknolojiyle değil, aynı zamanda zanaatkârlık, el işçiliği ve sanatsal detaylarla var olduğunu vurguladı. İlk elektrikli araç lansmanına hazırlanan Bentley, bu süreçte “geleneksel zanaatkârlığın” markanın kalbinde yer aldığını hatırlatıyor.
“Sadece Dijital ile Asla Lüks Olamaz”
Lüks otomobil dünyasında teknoloji hızla ön plana çıkarken, Bentley farklı bir bakış açısıyla dikkat çekiyor. CEO Dr. Frank-Steffen Walliser, “dijital pahalı olabilir ama lüks değildir” diyerek lüks kavramını yeniden tanımlıyor. Ona göre lüks, bir sanat eseri gibi elle dokunulabilen, özel işçilik barındıran ürünlerle mümkün. Bentley, bu yaklaşımıyla dijitalleşmeye kapılarını kapatmıyor ama markanın ruhunu zanaatkârlıkta buluyor.
İlk Elektrikli Araç Öncesinde Stratejik Vizyon
techradar.com’un haberine göre Bentley, önümüzdeki yıl ilk tam elektrikli modelini tanıtmaya hazırlanıyor. Ancak marka, teknolojiyi sadece bir araç olarak görüyor ve gerçek değerini özel işçilikle destekliyor. Bu vizyon, Bentley’nin elektrikli çağda bile özgün kalma stratejisinin merkezinde yer alıyor.
Mulliner ile Özel Üretim Deneyimi
Bentley’nin kişiselleştirme bölümü Mulliner, markanın zanaatkârlık iddiasını güçlendiriyor. Örneğin, ‘Ombre by Mulliner’ özel boya işlemi 56 saatlik el işçiliği gerektiriyor ve maliyeti yaklaşık 67,000 dolar. Bu detaylar, Bentley müşterilerine yalnızca bir otomobil değil, aynı zamanda benzersiz bir sanat eseri sunuyor.
Çin Pazarında Değişen Dinamikler
Lüks tüketimin merkezi olan Çin’de, yeni nesil müşteriler dijital özelliklere daha fazla ilgi gösteriyor. Xiaomi gibi markalar bu talebi karşılayarak büyük satış rakamlarına ulaşırken, Alman devleri zorluk yaşıyor. Bentley ise bu değişen beklentilere rağmen el işçiliğini merkeze alarak farklı bir konumlandırma yapıyor.
Geleceğin Lüksü: Gelenek ve Teknolojinin Dengesi
Bentley’nin stratejisi, teknoloji ile gelenek arasında bir denge kurmaya dayanıyor. Marka, dijitalleşmeyi reddetmiyor ancak onu zanaatkârlığın gölgesinde konumlandırıyor. Bu yaklaşım hem genç neslin teknoloji beklentilerini hem de klasik lüks anlayışını aynı potada buluşturmayı hedefliyor.
